
Reklamlarınızdaki hedef kitle kendiniz misiniz?
Kuşkusuz her ürün ve hizmetin, farklı yollardan da olsa reklama ihtiyacı var. Yoksa, hedef kitlemize nasıl ulaşır, onun dikkatini nasıl çeker, nasıl harekete geçirerek bizi tercih etmeleri sağlarız... Nasıl para kazanır, nasıl büyür ve pozitif imaja sahip bir marka oluruz?
Bunları baştan kabul ederek reklam bütçeleri oluşturuyor, bunun için hedefler belirliyor; günlerce, haftalarca hatta aylarca üzerinde çalıştığımız kampanyalar hazırlıyor, hazırlatıyor, sonra karar aşamasında "Bu güzel olmuş, bunu beğendim, bunu kullanalım. Ancak, mesajını şöyle, görselini böyle değiştirelim, mecralarını de şu şekilde belirleyelim" mi diyoruz? Bütün bu kararları alırken hangi verilere dayanıyoruz? Kişisel tercihlerimiz mi, belirlenmiş stratejilere uygunluğu mu, kurum imajı mı, hedef kitle algıları mı? Hangisi kararlarımızda etkin gerçekten?
Ne yazık ki, yapılan hataların başında; kişisel beğenilerin, hedef kitlede doğurması beklenen etkilerin önüne geçmesi geliyor. Sonra, beklenen etkiyi doğurmadı, diyerek sonuçlardan şikayet ediliyor.
Markanın temsilcisi, nihai karar verici ya da şirket içinde verilen kararın savunucusudur. Ancak, karar noktasında şahsi beğenilerin bir tarafa bırakıldığından emin olmak gerekir. "Reklamlar, markanın sahiplerine değil, hedef kitleye yönelik yapılır." gerçeğini unutmamak gerekir. Aynı durum, kreatifler ve ajanslar için de geçerlidir.
Pazarlama ve bunun çok önemli bir kolu olan reklam, matematik formülleri ile açıklanamaz, doğru. Ancak, pazarlama mantığı; bilimsel alt yapı, istatistiksel veriler ve deneysel sonuçlar ile tecrübeyi bir araya getirmeye çalışır. Çalışma ve kararlarımızda bu mantıktan uzaklaştığımız, kişisel tercihlerimizi ve beğenilerimizi konuşturduğumuz an, kocaman bir kara deliğin bizi yutması kaçınılmazdır.
Kısaca, verileri doğru analiz etmek; kime sesleniyorsak, çalışmaları yaparken ve kararları alırken onun tercihleri doğrultusunda hareket etmek zorundayız. Aksi halde, sonuçlar hayal kırıklığı olur ve kaybedilenler; zaman, emek, paranın çok ötesine geçer. Birbiriyle tutarlı olmayan bir sürü mesaj uzay boşluğunda dolaşır gibi hiçliğin içinde süzülür ve geriye tek bir kelime ile başlayan düşünceler kalır. KEŞKE...!